Yaklaşık iki senedir pandemi ile mücadele eden dünyamızda, çalışma hayatımızdan sosyal hayatımıza kadar birçok konuda değişiklikler meydana geldi. Tüketim alışkanlıklarımız ve ihtiyaçlarımız pandemiye paralel olarak farklı bir gelişim gösterdi. Bu nedenle eğitim, iş, sağlık hatta günlük hayatta dijital araçların önemi hızla arttı. Bu beklenmeyen durumlar karşısında yoğunlaştırılmış dijitalleşme çağına geçiş yaptık. Tüm sektörlerin yeni çağa adaptasyon ve uyum sağlama süreçleri başladı. Yoğunlaştırılmış dijitalleşme çağı; yapay zeka, nesnelerin interneti, savunma sanayi, nanoteknoloji, biyoteknoloji ve robotik gibi çalışmaların hızlanmasına ve gelişmesine neden oldu.
Başta teknoloji ve sanayi alanlarını kuşatan bu yeni dönüşüm, tüm insanlığı ekonomik ve sosyal alanda belirgin bir şekilde etkiledi. Rekabet gücünü elinde tutmayı hedefleyen şirketler; teknolojik güç dengesini lehlerine çevirmek için yeni programlar ve çalışmalar oluşturmaya başladı. Küresel alanda oluşan bu rekabetle beraber teknoloji hızlı bir değişkenlik gösterdi.
Yoğunlaştırılmış dijitalleşme çağı, yakın gelecekte yeni inovasyon ve gelişimler vadediyor. İnsansız hava araçları, hassas tıp, savunma sanayi ve uzay havacılığında yapılan yenilikler bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu yenilik ve ilerlemelerin etkilerini üretim, tüketim, sosyal alan ve politikalarda görmek mümkün. Peki yapılan ilerlemeler tam neyi hedefliyor, gelinen son nokta nedir? Bunlara detaylı olarak bakmak önemli.
Pandemi öncesine kıyasla çok hızlı bir şekilde büyüyen ve gelişen teknoloji çalışmaları, sağlık, turizm, bankacılık, eğitim ve finans gibi sektörlerde köklü değişiklikler meydana getirdi. Yapay zeka teknolojilerinin kullanılmasıyla beraber, uzaktan teşhis yapma imkanı sağlayan medikal teknolojileri ve robot asistanlar ortaya çıktı. Bununla beraber uzaktan işbirliği ve paylaşım yapan platformlar, araç otomasyonları, analize dayalı yapay zekalar iş dünyasına hızlı bir giriş yaparak, çalışma şeklimize yön vermeye başladı. Ayrıca eğlence anlayışımıza da farklı bir boyut katan dijital eğlence platform ve oyunları boş zamanlarımızın keyifli geçmesinin önünü açmış oldu. Artık her alanda etkisini keskin bir şekilde görmeye başladığımız teknoloji, gelecek 20 yıl içerisinde çok daha farklı boyutlara ulaşacaktır.
Birleştirilmiş gerçeklik; artırılmış gerçeklik ile sanal gerçeklik teknolojilerini harmanlayarak daha ileri bir seviyeye taşımayı hedefleyen bir oluşumdur. Bunu örnek olarak açıklamak gerekirse; sosyal medyada fotoğraflarımız da kullandığımız filtreler verilebilir. Son yıllarda eğitim dünyasında da yaygın olarak kullanılmaya başlanan birleştirilmiş gerçeklik, farklı oluşumlarda da test edilmeye devam ediliyor. Holografik temsiller ve 3D modeller gerçek dünya ile kombine edilerek, kullanıcılara farklı bir deneyim yaşatmaya olanak sağlıyor. Birleştirilmiş gerçeklik, ekranların ötesine geçerek ses ve konumlandırma olarak sanki oradaymış gibi gerçek dünyaya yerleştirme imkanı vermektedir.
Birleştirilmiş gerçekliğin en iyi örneklerini Asya ülkelerinde özellikle Japonya ve Güney Kore de görmek mümkün. Sanal ortamda oluşturulan sanatçılar bu ülkelerde hologram formatında canlı konserler vermeye başladı. “Vocaloid” adı verilen bu sistemden hologram olarak tasarlanan sanal karakterler, binlerce kişinin toplandığı gösteri alanlarında konser vermektedirler. Bu tarz konserlere ilgi oldukça fazla, hatta hologram olarak oluşturulan sanal karakterlerin büyük bir hayran kitlesi de mevcut. Birleştirilmiş gerçeklik teknolojileri, her geçen gün etki anlarını çoğaltarak farklı bir yöne doğru ivme kazandırmaktadır. Asya’da başlayan ve eğlence sektörüne adapte olan birleştirilmiş gerçeklik, önümüzdeki yıllarda farklı bir boyut kazanmaya devam edecektir.
Duygusal yapay zeka sayesinde; insanların yüz, mimik ve göz hareketleri incelenerek duygu durumları analiz edilmeye çalışılmaktadır. Dünya markaları katılımlarda kullanıcı deneyimi ve ürünleri hakkında tepkilerini ölçmek için duygusal yapay zeka teknolojisini tercih etmektedir. Bu duruma karşı çıkan New York Üniversitesi’ndeki AI Now Enstitüsü, 2019 yılında yayınladığı raporda; yapay zekalar tarafından belirlenen duygu tanıma teknolojisinin yasaklanması çağrısında bulunuldu.
Yapay zekanın duyguları anlama, yönlendirme ve çözüm sağlama süreçleri üretici ve tüketici arasında farklı bir boyutun oluşmasını sağladı. Bir üretici web sitesindeki yapay zeka robotları sizin geçmişinizi inceleyerek, “kişiye özel” önerilerde bulunabilir. Örneğin, mobil bankacılıkta oluşturulan hizmetlerin çoğunluğu yapay zekalar tarafından yönetilmektedir. Gerçek kişiye ihtiyaç duymadan yapay zeka robotlarıyla işlerinizi kolay bir şekilde halledebilirsiniz.
Tüketicilerin; ürünler üzerindeki geliştirdikleri deneyim, fiyat ve içerik açısından davranışsal kayıtların alınması bu kayıtların verilere dönüşerek paylaşılma sistemine davranışların interneti adı verilir. Kullanıcı deneyimleri kaydedilip, yapılan ürün ve hizmetlerin iyileştirilmesi çalışması yapılmaktadır. Müşteri davranışları,ilgi alanları ve tercihleri ile ilgili veriler elde edilerek gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Pandemi sonrasında geliştirilen yapay teknolojilerle, insanların maske takıp takmadığı, sosyal mesafe kurallara uyulup uyulmadığı, hatta ellerin dezenfekte edilip, edilmediği dahi tespit edilebiliyor. Kurallara uymayan kişiler, otonom ses sistemleriyle uyarılabiliyor. Bunların hepsi yapay zeka tarafından analiz edilerek kaydediliyor. Kaydedilen analizlerle daha sonrasında kişilerin yeni normale uyum ve davranışlarını görebilirsiniz.
İnsanlar gelecek 20 yıl içerisinde çok daha farklı bir dünya ile karşı karşıya kalacaktır. Gen düzenleme , fiziksel ve zihinsel protezler insan geliştirme teknolojilerin önemli kolları arasında yer almaktadır. Sağlık alanında yapılan teknolojik devrimler sayesinde genetik faktörlerin hastalığa yatkınlığı önceden belirlenip müdahale edilebiliyor. Nano teknolojiler geliştirilmesiyle ile birlikte kanser tedavileri dahi birçok hastalığın tedavisi daha erişilebilir olacak. Ancak insan geliştirme teknoloji çalışmalarında, etik ve yasal düzenlemeler önemli rol oynuyor. Yasal sınırlar ve etik olgusunun belirlenmesi gerekir. Böylelikle yakın gelecekte birçok hastalıktan kurtulabiliriz.
Verilerin güvenli alanlarda işlenmesi işlemi öncelikle güvenilir lokasyonların belirlenmesiyle oluşuyor. Güvenli lokasyonlarda oluşturulan analitikler, veriler ve algoritmalar işlenmeden önce şifrelenip güvenilir hale getiriliyor.
Daha güvenilir ve esnek bir sistem ile özellikle siber saldırılara karşı önlemler alınmakta. Yazılımlar ne olursa olsun doğrulama işleminin yapılması büyük önem arz ediyor. Doğrulama işlemi yapılamayan bir işlemde veri analizi hemen durduruluyor. Doğrulanması istenen olgular her geçen gün artmaktadır; kimlik doğrulaması, cihaz doğrulaması ve konum doğrulaması gibi farklı doğrulama yöntemleri ile güvenlik duruşu sağlamlaştırılır.
Otonomi araçlar, yapay zekaların yönettiği araçlar bütününe verilen isimlerdir. 2021 yılında yükselen trendler arasında yer alan bu sistemler başta güvenlik ve savunma sistemlerinde kullanılmaya başlandı.
Elektrikli tahrik sistemleri, karbon emisyonunu amaçlayan ve ekonomik çözümler sunan trendler arasında yer alıyor. Hibrit veya elektrikli tahrik sistemleri sessiz oluşu ve iz bırakmaması nedeniyle de büyük önem arz ediyor. Rolls - Royce ilk hibrit versiyon olan m250 Gas Türbinin testlerini tamamlamıştı. Ayrıca yakıt tasarruflu ve çevre dostu motor seçenekler içinde denemeler sürüyor. Airbus, uçaklarında sıfır emisyon için çalışmalara başladığını duyurdu. Sıfır emisyonlu uçaklar 2035 yılında hizmete girmesi bekleniyor.
Hızla gelişen ve değişen teknoloji ile hayatımız farklı bir yöne evriliyor. Akıllı evler, akıllı cihazlar ve yapay zeka destekli ürünler hayatımızı kolaylaştırmaya devam ediyor. Akıllı teknolojilerle yapılan evler, yapay zekalarından işleme sokulmasıyla daha etkin hale geldi. Sürdürülebilir teknolojiler ile bugün 3D yazıcı ile evler inşaa etmek mümkün. Geçtiğimiz aylarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi, çalışma yaparak. Türkiye’de ilk defa 3 boyutlu yazıcı ile depreme dayanıklı bir ev inşaa etti. Yakın gelecekte bu evlerin çoğalacağı öngörülmektedir. Sağlam, dayanıklı ve çevreci bu evler ekonomik açıdan daha az maliyetlidir.
Bununla beraber sürdürülebilir teknolojide akıllı termostatlar ister doğalgaz isterseniz de elektrik tüketiminde kullandığını fosil yakıta göre tercihlerinizi analiz ederek, harcanan enerjiyi %23 oranında azaltarak tasarruf yapmanıza imkan veriyor. Akıllı termostatlar çevreci bir bakış açısıyla çalışmayı sürdürmektedir.
Akıllı Binalar, günümüzde çevresel ve ekonomik yönden tasarruf sağlamamıza imkan veriyor. Akıllı termostatlar enerji tasarufu sağlarken, aydınlatma içinde akıllı sensörler gerekli desteği bize sunuyor. Evinize uzak bir lokasyonda bulunsanız dahi, yapay zeka teknolojileriyle evinizi kontrol edebilir, çamaşır makinasını çalıştırabilir, kombiyi açabilirsiniz. Bunun dışında özel yazılım yapay zeka teknolojileri sizi ve evinizi dış tehditlere karşı korumaktadır. Akıllı yapılar sürdürülebilir katkı ve akıllı şehirler için büyük önem arz ediyor.
Yakın zamanda akıllı binalara monte edilen solar camlar sayesinde, güneşin yaydığı ultraviyola ve infrared dalgalardan enerji üretimi sağlanacak. Güneş ışığını verimliliği düşmeden enerji vermeye de başlayacak. Seri üretime geçilmeye planlanan bu camlar ilerki dönemlerde araçlar üzerine de entegrasyonu sağlanacak. Bu gibi oluşumlar nedeniyle yapay zekanın kullanılması artık tercih sebebi haline gelecek.
Yeşillendirilmiş tarıma elverişli binalar, sürdürülebilir teknolojiler arasında önemli olgulara sahip bir çalışmadır. Dikey inşaat projelerinde bitki ve ağaçların yerleştirilmesinin karbon ayak izlerini düşürüleceği savunuluyor. Gelecek 10 yıl içinde bu tasarım küçük mimari tarım alanlarına dönüştürmekte mümkün.Wtech olarak yapay zeka kullanılan ve tarıma uygun geliştirilen akıllı yaşamla ilgili inovasyonları önemsiyoruz. Sürdürülebilir teknolojilerin gelişimi desteliyor ve önemsiyoruz.
Artan dünya nüfusu ve ihtiyaçları, doğal kaynak talebini günden güne artmaktadır, doğanın "taşıma kapasitesi” sınırına dayanmış ve hatta aşmıştır. Bu durum neticesinde, sürdürülebilirlik ekonomi, eğitim, tarım gibi alanlarda da olduğu gibi gayrimenkul alanında da dikkat çeken bir kavram olarak yerini alıyor.
Gayrimenkul alanında, sürdürülebilirlik çevre dostu, daha az enerji tüketen, daha az CO2 salınımı yapan ya da daha az atık üreten binaların tasarımı ve yapımı anlamına geldiği gibi aynı zamanda bina yapımında doğa dostu malzemeler kullanılması anlamına geliyor. Sürdürülebilirlik, projelerin yaratım aşamasından faaliyet aşamasına, her alanda planlanması gereken bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır.
Sürdürülebilirliğe yönelik talep yalnıza üretim, planlama ve faaliyet noktasında değil tüketici talebi olarak da karşımıza çıkıyor. İçinde yaşadığımız yüzyıl bizi iklim krizi, küresel ısınma ve hatta pandemi gibi kavramlarla yakından temasta olmaya yönlendirdi. Bu yakın temas, bilinçli tüketicilerin ‘‘doğa dostu’’ ‘’geri dönüştürülebilir’’ ürün veya hizmetlere öncelik verilmesine ve talep etmesine yol açtı. Gayrimenkul alanı da bu taleplerin yoğunlaştığı segmentlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. ‘‘Çevre Dostu’’ veya ‘’Yeşil’’ binalar Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de göze çarpan bir hızla yükseliyor.
Sürdürülebilirlik kavramı, 21. Yüzyılda tüketimi ve üretimi çevreleyen bir kavram olarak henüz tahmin edemediğimiz bir çok alanda karşımıza çıkacak gibi gözüküyor.